Kuba Mescidi

kuba mescidi

Kuba Mescidi

Hz. Peygamberin hicreti sırasında Medine’den önce son durağı olan Kuba’da yapılan mescid.

ilk muhacirler, Resül-i Ekrem daha Medine’ye gelmeden Kuba’da Amr b. Avf oğullarına ait bir hurma kurutma yerini meseid haline getirmişlerdi. Ebü Huzeyfe’nin azatlısı Salim burada bir grup muhacire Kudüs’e yönelerek namaz kıldırıyordu. Resülullah Kuba’ya ulaşınca burayı genişleterek Kuba Meseidi’ni bina etti (ıbn Sa’d, III, 87; iV. 311). Salim’in imamlık yaptığı kişiler arasında Hz. Ebü Bekir, Ömer, Ebü Selerne el-Mahzümi, Zeyd ve Amir b. Rebia’nın da sayılması (Buhari, “Ai)kam”, 25). Hz. Peygamber ve EbüBekir’in burada kaldığı süre içinde veya bir süre daha onun bu göreve devam etmiş olduğunu göstermektedir. Mescid-i Beni Amr b. Avf olarak da anılan (Müsned, II, ıo; ibn Şebbe, 1,41) Mescid-i Kuba’nın arsasının kabilenin ileri gelenlerinden Külsüm b. Hidm’e ait olduğu ve KüIsüm’ün arsayı mescid yapılması için bağışladığı rivayet edilir.

Diğer bir rivayete göre ise meseidin arsası leyya adında bir kadına ait harman yeriydi. Resül-i Ekrem’i arsaya kıble yönünde bitişik evinde misafir eden kabilenin ileri gelenlerinden Sa’d b. Hayseme burada meseid yapılmasına öncülük etmiş olmalıdır. Çünkürivayette mescid ona izafe edilmektedir. Öte yandan münafıklar, “leyya’nın merkebini bağladığı yerde mi secde edeceğiz?” diyerek bunu Dırar Meseidi’ni yapmak için bahane saydılar (ıbn Şebbe, i, 54-55). Taberanl’nin bir rivayetine göre Kubalılar, Resülullah ‘tan bir mescid yapmasını talep edince Hz. Peygamber orada bulunan sahabeden birinin devesine binmesini istemiş, önce Hz. Ebü Bekir binmiş, deve kalkmamış, ardından Hz, Ömer binince deve yine kalkmamış, bu sırada Kuba’ya ulaşmış olan Hz. Ali binince deve kalkıp yürümüş, Resül-i Ekrem, Hz. Ali’ye devenin yularını serbest bırakmasını söylemiş ve mescidin onun etrafında dolaştığı arsaya yapılmasını istemiştir (el-Mu’cemü’l-kebir, II, 246). Meseidin ortalarına isabet eden bir mekan daha sonraları “mebrekü’n-naka” (devenin çöktüğü yer) olarak anılmıştır (Semh udi,lI, 23). Buharl’nin (“Mena1$ıbü’l-enşar”, 45) bir rivayetine göre Hz. Peygamber Kuba’da on geceden fazla kalmış ve Meseid-i Kuba bu sırada yapılmıştır. Bu rivavet, İbn Sa’d’ın Resülullah’ın Kuba’da on dört gece kaldığına dair rivayetine (et-TabaI!;at, i. 235) uygundur. Resül-i Ekrem’in burada dört gün gibi çok kısa bir süre kaldığına dair rivayetler de vardır.

Mescidin ilk hali kare şeklinde bir düzlüğü çevreleyen dört duvardan ibarettl. Arsa hazırlandıktan sonra temele ilk taşı bizzat Hz. Peygamber koymuş, ardından sırasıyla Hz, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve diğerlerinin taşlarını koymalarını istemiştir (Taberani,II, 339). Bu uygulama devlet başkanlarının ilmi, dini ve milli nitelikli yapıların temeline ilk harcı koyma geleneğinin başlangıcı olarak görülmektedir (Abdülhay el-Kettani, ii, 301). Mescid-i Kuba yapılırken Resül-i Ekrem’in bir işçi gibi çalıştığı, taşıdığı ağır taşları ellerinden alıp yardımcı olmak isteyenlere bir başkasına yardım etmelerini söylediği (Taberani, XXiV. 317-318).Abdullah b. Revaha’nın, “Mescidin inşasına katılanlar, ayakta olsun oturarak olsun Kur’an okuyanlar, geceleri uykuyla geçirmeyenler kurtuluşa erdiler” diye şiirler okuduğu, her beytin son kelimesinin Resülullah tarafından tekrarlandığı rivayet edilmektedir (ıbn Şebbe, i, 52).

Hz. Peygamber, muhtemelen kıblenin Kabe’ye çevrilmesinden (623) sonra Kuba Mescidi’niyeniden inşa etmiştir (Semhudi. II, 16). Bu sırada ön duvar ve ona paralel dizilen yedi sütun üstüne bir tavan yapılmıştır. Meseidin güneyinde Külsüm b. Hidm ile Sa’d b. Hayseme’nin evleri bulunmakta ve Sa’d’ın evinden meseide bir kapı açılmaktaydı. Müslümanlar Resül-i.Ekrem’in misafir kaldığı bu evleri ziyaret eder, ardından Sa’d’ın evinin tarafında bulunan kapıdan mescide geçip “elüstüvanetü’l-muhalleka” denilen üçüncüsütunun doğu yanında onun namaz kıldığı yerde namaz kılarlardı. Daha sonra bu kapı kapatılıp meseidin batı duvarında bir kapı açılmıştır. Mescidin Ammar b. Yasir tarafından tamamlandığı ve bu sebeple onun islam’da ilk mescidi bina eden kişi olarak anıldığı söylenir (Nüreddin el-Halebl,II, 236).

Mescid-i Kuba, müslümanların hür ve güvenli bir ortamda yaptıkları umuma açık ilk mescid olması bakımından büyük önem taşımaktadır. Kur’an’da sözü edilen, “ilk günden takva üzerine kurulan mescidin” (et-Tevbe 9/108) Kuba Meseidi olduğu kabul edilir. Ancak bu mescidin Mescid-i Nebevi olduğu da rivayet edilmektedir. Mescidde, “üssise ayeti” diye adlandırılan ayetin (et – Tevbe 9/ i 08) nazil olduğu mekan olarak kabul edilen yere sonradan bir mihrap yapılmıştır.
Başta Buhari ve Müslim olmak üzere hadis kaynaklarında Meseid-i Kuba’nın faziletine dair bölümlere yer verilmiş, Hz, Peygamber’in Medine’de bulunduğu zamanlar cumartesi, bazan da pazartesi günleri ve ramazanın 17. günü Meseid-i Kuba’ya giderek namaz kıldığına dair rivayetler zikrediimiştir. Ayrıca onun meseidde sürdürülen öğretim faaliyetine nezaret ettiği, Kuba’da namaz kılmayı umreyle eş değerde gördüğü rivayet edilmektedir (ibn Mike, “İ~met”, 197; Tirmizi, “Meva~itü’ş-şalat”, 125). Hz. Ömer Meseid-i Kuba’yı ziyaret ettiğinde tozunu alır, buraya büyük hürmet gösterirdi.

HÜSEYIN ALGÜL, T.Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 279-280

 MİMARİ.

Mescid-i Kuba’nın ilk kuruluşundaki ölçüleri hakkında elde bilgi bulunmamaktadır. ibn Şebbe’nin verdiği ölçüler, Hz, Osman ile Velid b- Abdülmelik zamanında gerçekleştirilen tevsi ve imar çalışmalarından sonraya aittir, Buna göre meseid kare şeklinde olup 66 x 66 zira ebadındadır. Abbasiler devrinde zira 0,48 m, olarak kabul edildiğinde bu ölçüler yaklaşık 32 x 32 m, etmektedir, Bu dönemde mescidin kıble tarafı her birinde yedişerden toplam yirmi bir sütunun taşıdığı bir tavanla kaplıydı, Arka tarafta aynı şekilde yedişer sütunlu iki sıra, yanlarda da ikişer sütunlu birer revak bulunmaktaydı, Böylece meseidde otuz dokuz sütun yer almaktaydı. Bunların ortasında 50 x 26 zira (yaklaşık 24 x 12,5 m.) ebadında üstü açık bir orta sahanlık mevcuttu, Üç kapısı olan meseidin duvar yüksekliği 19 zira idi (yaklaşık 9 m.). Meseidin o zamanlar “savmaa” denilen, muhtemelen daha önce burada bulunan bir yüksek ev veya hisar (ütum) yerine inşa edilmiş 50 zira (yaklaşık 24 m.) yüksekliğinde bir minaresi 9 x 9 zira bir karış (yaklaşık 4,30 x 4,5 m.) ebadında bir zemine oturmaktaydı, Minarenin o dönem Emevi mimarisinin genel üsıAbunu taşıdığı tahmin edilmektedir. Meseidde niteliği bilinmeyen on dört adet kandil koyma yeri vardı(Tiiril;u’I-MedineÜ’I-münevvere, I. 57),

Ömer b. Abdülaziz’in Medine valiliği sırasında (706-712) Meseid-i Kuba’nın duvarları yontma taş ve kireç kullanılarak yenilendi. Kurşun kaplı demir çubuklarla birbirine perçinlenmiş taşlardan oluşan sütunlar yapıldı, Üzeri değerli saç kerestesinden bir tavanla kapandı, Duvarlar kireç ve mozaiklerle süslendi. Muhtemelen Meseid-i Nebevinin imarı için getirilen Bizanslı ustalar burada da çalıştılar, Meseid daha sonra birçok defa imar gördü. 43S’te ( 1044) Şerif EbO Ya’la Ahmed b. Hasan, SSS’te ( 1160) Zengi Veziri Cemaleddin eı-isfahani tarafından imar edildi. S93’te (1197) meseid hakkında bilgi veren ibnü’n-Neeear’ın kaydettiği ölçüler ibn Şebbe’ninkine yakındır, ibnü’n-Neeear, meseidin ebadının 68 x 68 zira, tavan yüksekliğinin de ZO zira olduğunu söylemektedir, Meseidin arka ve yan revaklar dahil üstü kapalı kısmın tavanıarıaralarında 7’şer zira mesafe bulunan otuz dokuz sütun üzerine oturmaktadır, Duvarlarda sekizer pencere vardır, Kuzey duvarındaki pencerelerden sekizincisi burada yer alan minare sebebiyle kapalıdır (ed-Oürrelü’ş-şemine, s. 188).

Mescid-i Kuba’nın imarına Memlükler de büyük ihtimam gösterdiler. 733’te (1333) Muhammed b. Kalavun’un yeniden inşa ettirdiği yapının tavanındaki eskiyen bölümler 840’ta (1436) el-Melikü’I-Eşref Barsbay tarafından yenilendi. 881’de (1476) Sultan Kayıtbay binada birtakım ıslah çalışmaları yaptırdı,

Medine ile ilgili müstakil bir eser telif eden SemhOdi (ö. 911/1506) Meseid-i Kuba’nın tarihi hakkında geniş bilgi vermektedir (Ve{ii’ü’l-ve{ii’,I, 178 vd.; II, 16vd.). Onun kaydettiği ölçüler de İbnü’n-Neeear el-Bağdactinin ölçülerine yakındır- SemhAdi kıble duvarını 70, kuzey duvarını 68,5 zira olarak verir, Ancak derinlik için yazılan 79 zira muhtemelen bir istinsah hatasıolup bu rakam 69 olmalıdır (Salih Lem’i Mustafa, s. 167).
Kanuni Sultan Süleyman, 9S0’de (1543) Kuba Mescidi’nin tavan ve minaresini yıktırıp yeniden inşa ettirdi. 111l’de (1699) meseidin eskiyen duvar ve minaresini yenileten ii. Mustafa da Mebrekü’n-naka üzerine dört direkli bir kubbe, meseidin dışına bir sebil ve abdest alma yerleri yaptırdı. Buradaki kumlukta su ihtiyacını karşılamak için derin kuyular kazdırdı. Önemli bir çalışma da 18Z9’da II, Mahmud zamanında gerçekleştirildi. Mescid 1985’te yenilenmek üzere tamamen yıkılmadan önce batı duvanndaki kapının cephesinde Osmanlı tuğraları, mescide işaret bulunan ayetle birlikte (et-Tevbe 9/108) II. Mahmud’un bu tamiratma dair kitabe yer almaktaydı, Kitabenin başlarında, “imamü’l-müslimin şah-ı cihan Sultan Mahmud Han! Hilafet zabna muhtas keramet tab’ına mu’tad ! işitip işbu akdes mescidin viraneliğin derhal! Buyurdu hüsn-i i’marıyla ehl-i Tayyibe’yi dilşad ..,” mısraları yer almaktaydı.

Bu imar sırasında Mescid-i Kuba’nın duvarları yenilenmiş, üstü, düz ahşap tavan yerine sütunlar üzerinde kemerlere oturan ve basık yarım küre kubbelerden oluşan bir tavanla örtülmüştür. Planda arka kısımdaki çift sıra sütunlu revak tek sıraya düşürülmüş, böylece yapı istanbul’daki selatin camiierinin revakıı düzenine benzetilmeye çalışılmıştır, Sultan Abdülmecid de mescidde bazı ıslahat çalışmaları yapbrmışbr. Osmanlı dönemiyle ilgili son bilgileri İbrahim Rifat Paşa vermektedir. Onun kaydettiğine göre mescidin dış duvarı 40 x 40 m.. tavan yüksekliği 6 metredir. Yıkılma tehlikesine karşı dış duvar payandalarla desteklenmektedir (Mir’atü ‘I-Haremeyn, I, 397). 1968’de Suud Kralı Faysal arkadaki revaklara bir sıra ilave etmiş, böylece kuzeybab köşesinde yer alan minare batı duvarı içinde kalmışbr. Bu sırada kuzey duvarına kadınlar için özel bir giriş yapılmıştır.
Mescid-i Kuba 1985’te Kral Fehd döneminde tamamen yıkılıp kısa bir sürede yeni bir planla tekrar inşa edildi. Mescidin sahası eskisine göre beş kat genişletildi ve 10,000’den fazla insanın aynı anda ibadet edebileceği şekilde büyÜtüldü..

Yeni planda önde yer alan kapalı kısımda 12 m. çapında alb büyük kubbe yer almaktadır. Bunlar ortada araları boş bırakılmış dörder kümeden oluşan on alb, yanlarda tek tek on altı olmak üzere toplam 36 kare destek ve ön duvarı birbirine bağlayan çifte kemerler üzerine oturtulmuştur. Önde bulunan üç büyük kubbe arkadakilerden, onların ortasında bulunan diğer ikisinden daha yüksek planlanarak önden bakıldığında simetrik olarak gittikçe yükselen bir görüntü oluşturulmaya çalışılmıştır. Altı büyük kubbenin iki yanında dörderden sekiz küçük kubbe mevcuttur. Renkli mermerlerden geometrik desenlerle kapIanmış avlunun üç tarafında 6 m. çapında elli alb küçük kubbenin örttüğü revaklar yer alır.

Avlunun ortasına gerektiğinde açılabilen elyaftan modem dev bir çadır yapılmış, böylece cuma namaZıarında güneşin sıcağından korunan avludan da faydalanılması sağlanmıştır. Mescidin avlusuna iki yanda ikişer, kuzey duvarında bir taçkapıdan girilir. Avlu ile ana yapı arasında duvar yoktur. Ortada büyük kubbeye uygun geniş bir kemerle iki yanda daha dar birer kemerli açıklık bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı yapının dört köşesinde 47 m. yükseklikte birer minare yapılmıştır. Kare kaideler üzerine oturan ve üçgenlerle sekizgene dönüşen minarelerin gövdesi iki şerefe arası ile silindirik petek kısımlarında gittikçe incelir. Son inşaat esnasında mescidde kullanılan mermerler Türkiye’den götürülmüştür.
Yapıda yaklaşık 1400 metreyi bulan kuşakyazılarını (- 1200 m. kUfi,- 200 m. kadarı celi sülüs) Hattat Hasan Çelebi yazmış, kalem işi süslümeleri de Mustafa Çelebi yapmıştır. Mescid, sosyal tesislerden oluşan müştemilatıyla beraber bugün 13,5 dönüm kadar bir alana yayılmıştır.

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.